Anayasa’nın 42. Maddesinde devletin, maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilere, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapacağına yer verilmiştir. Maddenin ilk fıkrasında “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” ifadesine yer verilmiş, ancak bu hakkın fiilen engellenmeyeceği vurgusu ön plana çıkmıştır. Diğer taraftan maddenin sadece başarılı öğrencilerin maddi imkanlardan yoksunluğunun giderilmesine vurgu yapılmış ancak başarının tanımı yapılmamıştır. Bu durum burs uygulamalarını bir yarışma uygulamasına çevirmiştir.

2004 yılında yürürlüğe giren 5102 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Kredi Verilmesine İlişkin Kanun ile burs sisteminde ortaya çıkan sorunlar çözülmek istenilmiştir. Devlete ait çeşitli kuruluşlar tarafından burs, kredi veya muhtelif nakdi yardımların bir çok kuruluş tarafından birbirlerinden habersiz şekilde yapılmakta olduğu ve zaman zaman aynı öğrenciye birden ziyade yardımın yapıldığı tespiti yapılmıştır. Bu durum da yeteri kadar ihtiyaç sahibi öğrenciye yardım yapılamaması sorununa neden olmuştur.

Kanunla Genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadî teşebbüsleri ve bağlı ortaklıkları, bütçenin transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar, il özel idareleri ve bunların kurdukları birlik, müessese ve işletmeler, özel bütçeli kuruluşlar, özelleştirme kapsam ve programına alınmış, hisselerinin yarısından fazlası kamuya ait olan özel hukuk hükümlerine tâbi kuruluşlar, fonlar, döner sermayeler, kamu bankaları, kanunlarla veya Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle kurulan kurumlar ile kurul/üst kurullar ve diğer tüm kamu kurum ve kuruluşların, yurtiçinde yüksek öğrenim gören öğrencilere burs, kredi ve nakdî yardım adı altında herhangi bir ödeme yapamayacakları, belediyeler tarafından, yüksek öğrenim öğrencilerine burs, kredi verilmesi veya nakdî yardım yapılması halinde, yapılan yardımların türü, miktarı ve kaç öğrenciye ne kadarlık süre için verildiğine ilişkin bilgilerin Kredi ve Yurtlar Kurumuna bildirileceği düzenlenmiştir. 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurt Hizmetleri Kanunu kamu kaynaklı bursların düzenlendiği kanundur.

Kamu kaynaklarından yapılacak yardımlar halihazırda Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlı Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğünün kontrolünde adil dağılımı yapılmaya çalışılmakta ise de vakıf ve dernekler ile özel şahıs veya tüzel kişilerin verecekleri burs ve yardımlar bu kanun kapsamında yer almamaktadır.

Burs tanımı Yüksek Öğrenim Kredi Ve Yurtlar Kurumu Burs-Kredi Yönetmeliği’nin 4. Maddesinde yapılmıştır. Buna göre burs yönetmelik hükümlerine göre, öğrenciye karşılıksız verilen para olarak tanımlanmıştır. Yönetmelikle vakıf üniversiteleri yüksek öğrenim öğrencilerine burs verme yasağının dışında tutulmuştur. Yönetmeliğin 9. Maddesi ile öğrencinin burs isteğinde bulunduğu tarihte okula giriş tarihi itibariyle bir öğretim yılı kaybı olması halinde burs isteği kabul edilmeyecektir. Yönetmeliğin 14. Maddesinde başarı durumunun, öğrencinin burs isteğinde bulunduğu tarihte yüksek öğretim kurumuna girişte aldığı puan ve puan türü, ara sınıfta ise yıl sonu başarı durumunun dikkate alınarak değerlendirileceği belirlenmiştir. 24. Maddede ise öğretim kurumunca başarısız olduğu bildirilen öğrencilerin bursunun kesileceğine yer verilmiştir.

Mevcut yasal düzenlemeler gereğince öğrencinin burs alabilmesi için önce bir başarı göstermesi gerekirken, başarısızlık durumunda öğrencinin bursu kesilmektedir. Anayasamızın 42. maddesinde sadece başarılı öğrencilerin yoksunluğunun giderilmesine yer verilmiş olması düzenlemeyi Anayasaya uygun hale getirmekle birlikte fiili durumda maddi olanağı yeterli olmayan, daha farklı bir ifade ile öğrenci yoksunluğu başarısızlıkla ortadan kalkabilecek bir durum değildir. Farklı sebeplerle başarısız olmuş veya başarılılara kıyasen başarısız olmuş öğrencinin yoksunluğunun giderilememesi bu öğrencilerin çalışma ve gelir elde etme ihtiyaçlarını artırarak ders çalışması gereken zamanın kısıtlanmasına ve daha da başarısız olmalarına neden olmaktadır.

Yüksek öğrenimin finansmanı denildiğinde akla üniversite alt yapısının finansmanı ile öğrencinin bu eğitimi almak için ihtiyaç duyduğu finansman olarak öncelikle ikiye ayırmak gerekmektedir. Devlet üniversiteleri katma bütçeli idare olarak kendi gelirleri olmasına karşın çoğunlukla genel bütçeden aldıkları paylar ile finanse edilmektedirler.  2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununun 46. Maddesi gereğince yükseköğretim kurumlarında, öğrenci başına düşen cari hizmet maliyetleri, yükseköğretim programlarının özellikleri göz önüne alınarak Yükseköğretim Kurulunca hesaplanır ve kural olarak öğrencilerden her bir dönem için birinci öğretimde öğrenci katkı payı, ikinci öğretim ve uzaktan öğretimde ise öğrenim ücreti alınır.

2012/3584 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile bazı öğrenci katkı paylarının devlet tarafından karşılanmasına karar verilmiştir. İstisna ve muafiyetleri bir kenara bıraktığımızda yüksek öğrenim ülkemizde ücretsiz değildir. Ancak, gerek katkı paylarının önemli kısmının devlet tarafından karşılanması gerekse devlet üniversitelerinde belirlenen katkı payı ve öğrenim ücretlerinin düşük olması nedeniyle parasız olduğu yönünde kanaat bulunmaktadır.

Ülkemizde zorunlu ilk ve orta eğitimin toplam süresi (4+4+4) 12 yıldır, 6 yaşını bitirmiş bir çocuğun ilkokula başlamasının ardından zorunlu eğitim tamamlandığında üniversiteye 18 yaşını tamamlamış olarak gidebilecektir. 18 yaş ile Türk Medeni Kanunu gereğince fiil ehliyetine kavuşan (reşit olan) gençler, üniversite eğitimine başlamamış olmaları halinde ebeveynlerinin sağlık sigortasından da yararlanamayacaklar ve Genel Sağlık Sigortası primi ödemek zorunda kalacaklardır. Üniversite eğitimi alanlar ise 25 yaşına kadar ebeveynlerin sağlık sigortalarından yararlanmaya devam edebileceklerdir. Gençlerin nitelikli iş bulmak ve istihdam edilmek üzere üniversite eğitimine yöneldikleri görülmektedir. 2023 yılında Yüksek Öğretim Kurumlarına yerleşmek için yapılan sınav için 3,5 milyon kişi başvuruda bulunmuştur. 2023 yılında Yüksek Öğretim Kurumu örgün öğretimde ön lisans programları için 388 bin, lisans programları için 465 bin olmak üzere toplam 853 bin kontenjan belirlemiştir. Bu kontenjanların yaklaşık yüzde 21’i vakıf yükseköğretim kurumlarına ayrılmıştır. Açık öğretim ve uzaktan öğretim kontenjanları ile birlikte toplamda 1 milyon 61 bin kontenjan açılmıştır.

Yüksek öğrenimdeki öğrencilerin yüksek öğrenimlerini finanse edebilmek için önemli kaynaklara sahip olması gerekmektedir. Eğitim materyalleri, barınma, giyinme, ısınma, ulaşım ve gıda gibi temel ihtiyaçlarının yanında kültürel ve sosyal aktiviteler için de kaynağa ihtiyaç duymaktadırlar. Bu kaynaklar, çoğunlukla ebeveyn desteği olmakla birlikte, alınan burs ve öğrenim kredileri ile bir işte çalışarak gelir elde etme suretiyle karşılanmaya çalışılmaktadır. Öğrencinin akademik gelişimi yanında sosyal ve kültürel gelişimi ile kaynak ihtiyacını gidermek için çalışmak zorunda kalması, finansal açıdan öğrenciyi rahatlatmış olsa da, zamanın önemli kısmının harcanması, derslere yeteri kadar vakit ayıramama ve ilgi dağınıklığı gibi olumsuzlukları da beraberinde getirmekte ve öğrencinin akademik ve sosyokültürel gelişiminde dezavantaja neden olmaktadır. Öğrencinin aile desteği ve çalışma haricinde edinebileceği kaynaklar ise kredi ve burs olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde bankacılık sektörünün sunmuş olduğu krediler çoğunlukla kısa vadeli ve düşük tutarlı ihtiyaç kredileri şeklinde ön plana çıkmaktadır. Öğrenim döneminin tamamını kapsayacak ve okul bittikten sonra ödenecek şekilde kredi, Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğünce sağlanmakta ancak öğrenciler ya burs alabilmekte ya da kredi kullanabilmektedirler. 2024 yılında lisans öğrencileri için burs 2.000 TL olarak belirlenmiştir. Bu tutarın öğrencinin ihtiyacını karşılama olanağı olmadığı açıktır. Projemiz kapsamında öğrencinin yüksek öğrenimini finanse edebilmesi için sağlanacak destekler bağış mahiyetinde geri ödemesiz olacaktır. Bu nedenle bir kredilendirme söz konusu değildir.

Burslar yükseköğretim sisteminde dünyanın pek çok yerinde kullanılan bir finansman yöntemidir ve kamu ve özel sektör kaynaklı olabilir (Akça,2012,s. 100). Genel bütçeli idarelerin öğrencilere Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü haricinde burs veya kredi verme olanağı yoktur. Belediyeler ise bildirime tabi tutulmuşlardır. Anayasa Mahkemesi’nin 20/11/2008 tarihli ve E.: 2004/24, K.: 2008/165 sayılı Kararı ile 5102 sayılı Kanunun 1. maddesinde yer alan Bu maddenin ikinci fıkrasında yer alan “ … (belediyeler hariç) …” ibaresi iptal edilmiştir. Bu iptal ile belediyelerin de doğrudan burs verme olanağı kalkmıştır.

Bu durum belediyelerin burs veremeyeceği değil, bursu doğrudan veremeyeceği, Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü aracılığı ile verebileceği sonucuna ulaşmak gerekir. Diğer taraftan 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince sosyal hizmet ve yardım alan ailelerin öğrencilerine bir defaya mahsus olmak kaydı ile yardım yapabileceklerdir.

Yüksek öğrenim gören öğrencilerin kamu kurumlarından burs olanaklarının kısıtlı olması nedeniyle özel kişiler, şirketler, vakıf ve dernekler tarafından sağlanan burslar önemli hale gelmektedir. Ancak, 5102 sayılı Kanun kapsamına bu gerçek veya tüzel kişiler alınmamış olduğu için aynı öğrencinin birden fazla yerden burs almasının önünde bir engel yasal olarak yoktur. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu kapsamında Vakıflar Genel Müdürlüğü Teşkilatında yer alan Hayır Hizmetleri Daire Başkanlığının (52. Madde)  usul ve esasları Genel Müdürlükçe çıkarılan yönetmelikle belirlenmek üzere ihtiyaç sahibi yükseköğrenim öğrencilerine 3/3/2004 tarihli ve 5102 sayılı Yüksek Öğrenim Öğrencilerine Burs Kredi Verilmesine İlişkin Kanun hükümlerine tabi olmaksızın burs verme görev olarak belirlenmiştir. Kanunda ihtiyaç durumunda burs verilmesine yer verilmiş olmasına karşın Vakıflar Genel Müdürlüğü Yönetmeliğinde burs devamlılığı için asgari 4 üzerinden 2 puan ortalama başarı aranmaktadır. 2024 yılı için burs tutarı yükseköğrenim öğrencileri için 2.000 TL olarak belirlenmiştir. Başarı bursu olarak TÜBİTAK 2205-Lisans Burs Programı’nda; Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonucunda sayısal bölümler (Astronomi ve Uzay Bilimleri, Biyoloji, Fizik, Kimya, Matematik ve Moleküler Biyoloji ve Genetik) için Y-SAY, eşit ağırlıklı ve sözel bölümler (Antropoloji, Arkeoloji, Arkeoloji ve Sanat Tarihi, Coğrafya, Felsefe, İlahiyat, Sanat Tarihi, Sosyoloji, Tarih ve Türk Dili ve Edebiyatı) için TYT puan türünde ilk 25.000’e girerek yurt içindeki üniversitelerin belirtilen örgün öğretim programlarından birine kayıt yaptıranlara destek verilmektedir.

Kamu kaynakları kullanılarak verilen burslardan bir diğer tip olarak araştırma bursları verilebilir. TÜBİTAK ve TÜSEB tarafından desteklenen araştırma projelerinde de lisans öğrencilerine burs verilebilmektedir. Yine aynı şekilde üniversitelerin Bilimsel Araştırma Projelerinde de lisans öğrencilerine projede çalışmaları karşılığında burs verme olanağı bulunmaktadır.

İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) Sekretaryasında faaliyet gösteren Tekstil Mühendisliği Bursu karşılıksız bir burs olmakla birlikte alanda başarılı öğrencilerin tercihini artırmaya yönelik bir nevi başarı bursu olarak ortaya çıkmaktadır.

Vergi mükelleflerinin öğrencilere sağlayacakları burslar ise farklılık kazanmaktadır. Vergi mevzuatında burs Gelir Vergisi Kanununun 28. maddesinde istihdam bursu olarak tanımlanmıştır. Buna göre vergi mükellefleri aralarında hizmet akdi bulunan öğrencilerin eğitimlerini karşılayabileceklerdir. Ancak burada bursun karşılıksız olup olmadığı ile ilgili bir düzenleme bulunmamakla birlikte öğrencinin eğitimi vergi mükellefi adına alıyor olması gerekmektedir. Belirli bir süre çalışma şartı getiren bu ödemeler her ne kadar burs diye tanımlanmış olsa da eğitim sonrasında hizmet yükümlülüğünü yerine getirmeyen öğrenciler eğitim bedelini iade etmek veya bir kısmını ödemek zorunda kalabilmektedirler.

Dernek ve vakıflar ise kendi olanakları ile öğrencilere burs verebilmektedirler. Sivil toplum kuruluşlarının sağladığı burslar genel olarak ihtiyaç ve başarının yanı sıra dernek veya vakfın destek olmak istediği özel bir kesim ile de çoğunlukla sınırlanabilmektedir. Belirli bölüm, şehir, üniversite gibi kısıtlamalar çoğunlukla bu kurumların bağışçılarının daha etkin destek vermelerini sağlamak için yapılabilmektedir.

Yüksek öğrenimini finanse etmek isteyen öğrencilerin ulaşabilecekleri burs programları ihtiyaç, başarı ve istihdam olarak ortaya çıkmaktadır. İhtiyaç bursunun da devamı için asgari bir başarı şartı aranabilmektedir. Kamu tarafından sağlanan burs veya krediye ulaşma olanağı daha olası olmakla birlikte, araştırma ve istihdam burslarının sınırlılığı ve vakıf veya dernek burslarının kısıtlı kaynakları nedeniyle tüm öğrencilerin ulaşma olanağı bulunmamaktadır. Özetle, öğrencilerin mevcut burs veya kredi olanakları ile ihtiyaçlarını karşılama olanağı yoktur.

Öğrencilerin istihdam olanakları ise çoğunlukla sınırlı ve yarı zamanlı (part-time) çalışabilecekleri işlerle sınırlı olabilmektedir. Bu çalışmaların belirli periyotlarda olması öğrencilerin derslere katılımını engellediği gibi, derse katılımını engellemeyecek zamanlarda çalışma tercihi ise öğrencilerin dinlenme, diğer sosyal veya kültürel faaliyetlere ayıracağı zamanı kısıtlamaktadır. Son yıllardaki ekonomik sıkıntılar emek yoğun gelir elde eden ailelerin de öğrencilerini yeteri kadar desteklemelerini zorlaştırmaktadır.

2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 208 üniversitemizde öğrencilerimiz bulunmaktadır. Bu öğretim yılında 6.950.142 öğrencinin 6.204.078’i devlet üniversitelerinde, 735.433’ü vakıf üniversitelerinde, 10.631’i vakıf meslek yüksek okullarında öğrenim görüyor. 2020 yılında başlayan pandemi kısıtlamaları nedeniyle online eğitime ağırlık verilmiş ve öğrenciler çoğunlukla ailelerinin yanında uzaktan eğitim almışlardır. Üniversiteler ve öğretim üyeleri bu süre içerisinde online eğitim olanaklarını zorlamış olmakla birlikte bu tip eğitimin öğrencilerin yetişmeleri için verimli olmadığı ortaya çıkmış, özellikle ölçme değerlendirme yapılmasında zorluklar da nitelik ölçümünde sorunlara neden olmuştur. 2021-2022 dönemi ile yavaş yavaş örgün eğitime dönüş başlamasına karşın yaşanan deprem felaketi ve kış şartları depremzedelerin barınma ihtiyacının acil çözüm ihtiyacı ile birleşince öğrencilerin barınmalarının önemli kısmını teşkil eden yurtların geçici konaklamaya tahsisi, eğitimi tekrar online eğitime çevirmiştir. Öğrencilerin yurtları kullanamaması, eğitimin tüm öğrenciler için online eğitime dönüştürülmüş olması özellikle son sınıfta okuyanlar başta olmak üzere, kampüse yakın bölgelerde kiralık öğrenci evlerinde kalan öğrencilerin de evlerini boşaltmalarına neden olmuştur. Öğrencilerin sebep olduğu ekonomik aktiviteden yararlanan kampüs içi ve kampüs çevresi işyerleri de yeterli hasılattan mahrum kalarak kira ve işçilik maliyetlerini karşılayamaz duruma gelmiş, bu durum bir kısmının tamamen kapatmasına, bir kısmının faaliyeti geçici olarak durdurmasına, bir kısmının ise faaliyetlerini kısıtlayarak kampüs içi ve çevresinde kalmakta olan öğrencilerin bir çok mal veya hizmete erişmelerinde de sorunlara neden olmuştur.

Yüksek Öğretim Kalite Kurulunun Gösterge Değerler Raporuna göre 2000-2022 yıllarını kapsayan 3 yılda 1.092.013 öğrenci ağırlıklı olarak finansman sorunları olduğu değerlendirilen farklı sebeplerle yükseköğrenimi bırakmıştır (YÖKAK-2024).

 2023-2024 öğrenim yılında üniversitelere yaklaşık 1,5 milyon yeni öğrenci yerleşmiştir. Bununla birlikte evini kapatmış öğrenciler de kampüse yeniden dönmektedir. Öğrencilerin barınma sorunları da önümüzdeki dönemde önemli bir problem teşkil edecektir. Yurtdışından gelen göçmenler, deprem nedeniyle diğer şehirlere taşınan depremzedeler, ekonomik sorunlar öğrencilerin kiralık evlere erişimini de önemli ölçüde sıkıntılı hale getirmektedir. 700 bin olan yurt kapasitesi yurt binalarının yatırım harcaması gerektirdiğinden ek yataklarla 100 bin artırılarak 800 bine çıkarılmıştır. Öğrencilerle birlikte ortaya çıkacak yurt veya konut talebi de yerel bazda kiraları daha da artırabilecektir. Kampüs içi ve çevresi işyerlerinin yeniden açılacak olmaları halinde yapılacak yeniden kiralamalar nedeniyle kira maliyetlerinin yükselmesi, asgari ücrette yapılan artışlar, burada sunulan mal ve hizmetlerin de daha pahalıya satılmasına sebep olabilecektir. Çalışanların yüzde 38’inin asgari ücretle çalışıyor olması dikkate alındığında asgari ücretli çalışan veya yeterli gelire sahip olmayan ailelerin çocuklarının gerek devlet, vakıf veya özel kişiler tarafından sağlanacak başarıya endeksli kısıtlı burs veya kredilere erişebilseler dahi bunların barınma ve beslenme ihtiyaçlarını karşılaması pek olası görünmemektedir.

Kampüs içi ve çevresi işyerleri de bir yandan maliyet artışının yanında diğer taraftan öğrencilerinin satın alım gücünün düşmesi nedeniyle maliyetleri karşılayacak gelirleri elde etme riskleri ile de karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bu durum bir yandan öğrencilerin zorunlu çalışma ve gelir artırma ihtiyacı ile işyerlerinin maliyetleri düşürme ihtiyacı bir araya geldiğinde öğrencilerin sosyal güvenlik ve çalışma kurallarının dışında istihdam edilme sorununu de beraberinde getirecektir. Çalışma ihtiyacı olan öğrencilerin uzun sürelerle çalışması, derslere yeteri kadar zaman, enerji ve ilgi göstermelerini de zorlaştıracaktır. Maliyetler, öğrencilerin ulaşabileceği mal veya hizmet kalitesinin düşme riskini de getirmektedir.

Üniversite öğrenimi 18 yaşından sonra ilk defa fiil ehliyetine sahip olan gençlerin ailelerinden uzaklaştığı bir döneme denk gelmektedir. Üniversite dönemi sadece eğitim ile ekonomik bir gelecek kurma yeri değil aynı zamanda gerek yaşam kültürünün oluşması, gerekse de ilk defa karşılaşılan farklılıklarla toleransın geliştirilmesi gereken bir dönemi kapsamaktadır. Öğrencilerin kısıtlı olanakları ile sosyal ihtiyaçlarının da karşılanamama riskinin, öğrencilerin dayanışma için kendilerine benzer diğer öğrencilerle birlikte hareket etmelerine ve doğal bir gruplaşmaya da itme potansiyeli bulunmaktadır. Özellikle kısıtlı ekonomik ve sosyal olanaklara erişmedeki rekabet, grupların diğer gruplarla rekabet etmesine üniversite eğitimi ile beklenen farklılıkların kaynaşması yerine ayrışmasının derinleşmesi tehlikesini de beraberinde getirmektedir.

Ortalama olarak bir öğrencinin temel olarak barınma, ısınma, gıda, giyim, ulaşım, sosyal ve kültürel giderler, eğitim materyalleri, internet erişimi, haberleşme, elektronik donanım gibi bir çok ihtiyacı bulunmaktadır.

Barınma: Barınma ihtiyacının karşılanmasına yönelik Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü tarafından 800.000 kapasiteli yurt bulunmakla birlikte bu kapasitesinin tüm ihtiyacı karşılama olanağı olmadığı da açıktır. Koşulları uygun olan aileler üniversitenin olduğu şehre taşınarak bu ihtiyacı gidermeye çalışmakla birlikte ailelerin bulunduğu illerdeki üniversite öğrencileri de kendi ailelerinin yanında bu ihtiyacı karşılamaktadırlar. Öğrenciler, gerek yurtlara erişimin kısıtlı olması gerekse de yurt kurallarından bağımsız olmak ve daha rahat hareket edebilmek için kiraladıkları evleri paylaşımlı kullanarak bu ihtiyacı gidermektedirler.

Isınma: Paylaşımlı ev kullanımının en önemli sosyal sorunlarından birisi de ortak giderlerin karşılanması için giderlere tüm öğrencilerin katılamıyor olması, bazı ortak ihtiyaçlardan taviz verilmesine sebep olabilmektedir. Bu da özellikle ısınma konusunda öğrencilerin yaşadıkları evlerde sağlıksız koşullar oluşmasına neden olmakta ve yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürmektedir.

Gıda: Gıda konusunda yurtta kalan veya kampüs erişimi bulunan öğrenciler yemek ihtiyaçlarını kamunun sağladığı uygun koşullu yemek olanaklarından sağlamakla birlikte belirli bir düzende çıkan bu yemekler her zaman öğrencinin memnun kalmasını sağlamaya yetmeyebilmektedir. Dengeli, sağlıklı ve yeterli beslenme için gerekli olan malzemelerin öğrenci bütçesi karşısında yüksekliği de öğrencilerin ucuz sağlıksız ürünlere veya karbonhidrat ağırlıklı beslenmelerine neden olabilmektedir. Bireysel bütçe yönetimi konusunda da tecrübesiz olan öğrenciler ihtiyaç ve öncelik analizinde düştükleri hatalar nedeniyle de düzenli beslenme olanaklarından mahrum kalabilmektedirler.

Giyim: 18 yaş ile seçme ve seçilme yeterliliğine sahip olan, reşit olarak kendi kararlarını hukuken verebilecek duruma gelen öğrencilerin kıyafet ihtiyacı sadece beşeri zorunluluktan değil aynı zamanda sosyal ihtiyaçlarının sonucudur. Kıyafet ayrıca öğrencinin kendisini ifade etme biçimi olarak özgüvenin de en önemli araçlarından birisi haline gelmektedir. Ülkemizde yaşanan mevsim çeşitliliği ve iklim koşulları, giyim ihtiyacının aynı zamanda dönemsel farklılaşmasını da zorunlu kılmaktadır.

Temizlik: Sağlıklı bir yaşamın temel koşullarından birisi şüphesiz temizlik ve kişisel bakımdır. Öğrencilerin ilk birkaç yıl bu alışkanlıkları zayıf olsa da, diğer ihtiyaçları ile karşılaştırıldığında nispeten pahalı da olan temizlik ve kişisel bakım ürünlerini ihmal edebilmektedirler. Öğrencilerimiz, cinsiyete göre de değişebilen kullanılması gerekli zorunlu temizlik, hijyen veya kişisel bakım ürünlerin kaliteli bir şekilde temin edilmesinde de önemli zorluklar yaşamaktadırlar.

Kültür: Üniversite dönemi, eğitimin yanısıra sosyal ve kültürel ihtiyaçların arttığı bir döneme denk gelmektedir. Sinema, tiyatro, müze gibi kültürel etkinliklerde öğrencilere ücretsiz veya indirimli ücret uygulansa da temel ihtiyaçları karşılamaya yetmeyen bütçe bu ihtiyaçları da karşılamamaktadır. Sosyal etkinlikler bakımından öğrencilere yönelik projeler olmakla birlikte bu etkinlikler tüm öğrencilerin her zaman ilgisini çekmeyebilmektedir. Öğrencilerin seyahat olanaklarının kısıtlı olması, gezi ve eğlence için de olanakları kısıtlı hale getirmektedir.

Eğitim Materyalleri: Öğrencilerin öğretimde kullanılan ders materyallerine, yardımcı kaynaklara da erişimi için kaynak ayırmaları gerekmektedir. Ders materyallerinde bir önceki dönemden dersi tamamlayan öğrencilerin materyallerini kullanma, ortaklaşa kullanma veya fotokopi ile örmek çoğaltma gibi yöntemler de bulunmaktadır. Ancak esas sorun, öğrencilerin derslerini kaçırdıklarında veya derste tam anlamadıklarında tekrar edecekleri ve eksiklerini tamamlayacak yardımcı kaynaklara internet üzerinden ulaşmaya hatta mümkünse bunları özetleyen, öğretim üyesinin kontrolü ve denetimi dışındaki kaynaklara yönelmelerine de sebep olabilmektedir. Basılı kitaplar KDV’den istisna edilmiş olmasına karşın dijital materyallerde bu istisna uygulanmadığından dijital ortamlarda nitelikli yardımcı kaynak bulmak da zor olmaktadır. Öğrencilerin, mali nedenlerle sürüklenmiş olduğu kontrolsüz kaynaklar öğrencinin ihtiyacı olan bilgiye her an ulaşabileceği düşüncesi ile sürdürülebilir çalışma azmini de bozmaktadır. Online sınavlarda arama motorları veya yapay zeka uygulamalarından yararlanarak sadece dersi geçmeye odaklı ancak öğrenmenin es geçildiği bir ortam oluşmaktadır.

İnternet: Pandemi ve deprem sonrası online eğitim, bilgiye internet üzerinden ulaşma, dijital dönüşüm, internet erişimini temel ihtiyaç haline getirmiştir. Sosyal medya platformları, film ve müzik uygulamalarının kullanmış olduğu yüksek veri öğrencilerin kotalı internetlerini de olumsuz etkilemektedir. Öğrenciler kota ve hız sorunları nedeniyle online eğitimlere sadece bağlanmakta, öğretim üyesinin kontrolünü sağlayabileceği görsel veya işitsel temas kurmamaktadırlar. Kota problemleri, öğrencilerin ücretsiz internet sunulan kafelere rağbet göstermelerine neden olmakta ve öğrenim için uygun olmayan koşullarda bulunmalarına neden olabilmektedirler. Kütüphanelerden bağlanan öğrenciler ses ve görsel iletişimi bulundukları yer kuralları itibariyle sağlayamamaktadır. Yurt altyapısını kullanan öğrencilerin ders çalışmaları için yeterli olanaklarının olmaması da yurt odalarındaki kalabalık ve çalışma ortamı yetersiz koşullarla karşı karşıya kalabilmektedirler. Öğrenci, öğrenim için çaba göstermek istese bile koşullar derslerden yeterli verimi almalarını da engellemektedir.

Bilgisayar: Öğrencinin online dersi alabilmesi, ödevlerini yapabilmesi ve araştırma yapabilmesi için sorunsuz çalışan bir bilgisayara ihtiyaç duymaktadırlar. İşletim sistemlerinin yanı sıra, kelime veya hesap işlemcileri olan ofis programlarının yanı sıra güzel sanatlar, mühendislik, istatistik gibi farklı alanlarda özel yazılım kullanmak zorunda olan öğrencilerin özel yazılımlar için de lisansa sahip olmalarının yanında, donanım alt yapısının da bunlara uygun olması gerekmektedir. Diğer taraftan iletişim ve bir çok mecraya mobil olarak dahil olabilmesi için de güncel bir telefona ihtiyaçları bulunmaktadır.

İstisnai olarak kendi ekonomik faaliyetten gelirleri olan öğrencileri bir kenara bırakacak olursak, öğrencilerimizin ihtiyaçlarını giderebilmeleri için gerekli olan finansmanı, mevcut burs veya kredi sisteminden sağlama olanakları yoktur. En önemli finansman desteği aileler tarafından sağlanmaktadır. Ancak bu finansal destek çoğunlukla yeterli mali koşulları bulunmayan ailelerin kendi yaşam koşullarından yapılan fedakarlıklarla sağlanmaktadır. Öğrencinin tüm ihtiyaçlarını giderme koşulları olmadığı gibi, özellikle ailelerinin yaptığı fedakarlıkların farkında olan öğrenciler, bu kaynaklarla ailelerinin yapmadığı harcamaları gerçekleştirmekte tereddüt yaşamakta olduklarını ve üzerlerinde manevi ve vicdani baskı oluşturduğu gözlemlenmektedir.  Öğrenciler, ellerindeki mali kaynaklar itibariyle karşılayabilecekleri bazı sosyal ve beşeri ihtiyaçlarını, daha acil ihtiyaç çıkabileceği ve acil duruma hazır olması gerektiği ihtiyatlılığı ile,  görünürde özgür iradeleri ile ancak öz baskı altında vazgeçebilmekte ve bilinçli bir “yoksunluğa” da sürüklenebilmektedirler. İhtiyaçların giderilememesi bunların ertelenmesine ve ilerleyen zamanda karşılanmak üzere temel ihtiyaçlardan tasarrufu göze alarak para biriktirmeye de itebilmektedirler.

Dünya genelindeki ekonomik istikrarsızlık koşullarının yanı sıra ülkemizdeki makro ekonomik mali sorunlar, gelir dağılımındaki bozukluklar, hayat pahalılığı gibi sorunlar yeterli finansman olanaklarına sahip olmayan öğrencilerimizin yoksunluğunu sürekli artırmaktadır. Bu nedenle, öğrencilerin öğretim dönemlerinde ihtiyaçları için gerekli olan finansmanı daha etkin sağlayacak yeni yöntemlerin geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

Öğrenci sayısı ve öğrenci ihtiyaçları dikkate alındığında bu ihtiyacın kısa sürede ve tamamının karşılanma olanağı olmadığı açık bir gerçektir. Burada öncelik verilmesi gereken husus ihtiyaçların karşılanmasında maksimum marjinal faydaya ulaşmayı hedef edinmektedir. Yükseköğrenim öğrencilerinin finansman sorununu çözmeye odaklı AltınPuan Gıda Bankacılığı Projemizin amacı yalın olarak öğrencilerin ihtiyaçlarını gidermelerini sağlayacak fırsat sağlamak değil aynı zamanda ihtiyaçların etkin bir şekilde karşılanmasını sağlamak ve destek amacıyla tahsis edilecek kaynak verimliliğini artırmaktır.

Marjinal fayda artışı sağlanabilmesi için öncelikle ihtiyaç maddelerinin biriktirilememesi, ihtiyacı olan tarafından en kısa süre içerisinde ihtiyacın giderilmesinin sağlanması ve süreçlerin takip altında tutulabilmesi gerekmektedir. Öğrencinin, cüzdanında ihtiyacını giderecek bir ürün/hizmet bulunuyorsa, öncelik ihtiyacını henüz giderme fırsatı yakalayamamış öğrencilere verilebilmelidir. Öğrencilerin ihtiyaçları, fiziksel özellikleri, yaşam kültürleri, alışkanlıkları gibi farklı sebeplerle değişebilmektedir, eşit miktarda dağıtım her zaman adil sonuç doğurmayabilir. Az yemek yiyen öğrenciyle ihtiyacı tamamlandıktan sonra fiziksel aktivitesi veya metabolizması daha hızlı çalışan öğrenciye aynı miktarda verilmesi ihtiyaç fazlasına veya israfa neden olacaktır. İhtiyaç fazlası olan veya israfa edilen kaynakların faydası sıfırdır. Örneğin günlük ihtiyaca özel olarak günlük olarak dağıtılan bir destek unsuru eğer bir önceki gün kullanılmamışsa bu öğrenciye yeniden dağıtım yapılmadan diğer ihtiyaç sahiplerine dağıtılmalı veya bu destek unsurunun tedariki ihtiyaca göre kısılarak kaynak diğer ihtiyaçlara aktarılabilmelidir. Öğrencilere ihtiyaçları doğrultusunda dağıtılacak destek unsurlarının tüketilmesi halinde yeniden cüzdanlarına tanımlanacağına güven vermek, kıt kaynakların başkasına gitmesi gereken kısmının biriktirilmesini önlemek, israfı ve kaynak zayiatını da minimize edecektir. AltınPuan Gıda Bankacılığı ihtiyaç sahibi öğrencinin tüm özelliklerini ve tercihlerini dikkate alan ve platform üzerinden bağışçı ile sessiz iletişim kurduran bir proje olarak tasarlanmaktadır. İhtiyaç sahiplerinin fazlalığı sağlanan menfaatlerin etkin ve bir an evvel amacına ulaşabilmesi için desteklerin kısa süre içerisinde kullanılması gerekmektedir. Uzun süreli kullanılmayan destekler ihtiyaç fazlası olarak iptal edilerek tahsis edilen kaynak başka ihtiyaçta kullanılabilmelidir.

Mevcut finansman yöntemlerinde öğrencilere sağlanan parasal kaynakların kullanımı, öğrencilere bırakılmakta ve öğrenci değer saklama aracı da olan parayı kullanmayarak, ihtiyacı olduğunda ihtiyacına yöneltmektedir. Ancak öğrencinin ihtiyacının gerçekten bulunup bulunmadığı, ihtiyacının etkin ve verimli bir şekilde karşılanıp karşılanmadığı kontrol edilememektedir. Ayrıca, karşılanması gereken ihtiyaçların öğrencilerin farklı nedenlerle tercihlerine göre de ertelenmemesi, ihtiyaçların tatmin edici şekilde zamanında karşılanması da amaçlanmalıdır. AltınPuan Gıda Bankacılığı uygulaması sadece öğrencilerin finansmanını değil aynı zamanda kampüs içi ve çevresi başta olmak üzere mikro ekosistem kalkınma projesi olarak da tasarlanmıştır. Sağlanan kaynakların da etkin ve adil bir şekilde piyasada ekonomik aktiviteyi desteklemesi gerekmektedir. Bu nedenle AltınPuan Gıda Bankacılığı ihtiyacın öğrencinin ulaşabileceği mesafede üretilmesini, hazırlanmasını ve sunulmasını  destekleyerek üniversite ve yurtlar merkezli mikro ekonomik canlanmayı da desteklemektedir. Gıda Bankacılığı modelinin sağladığı avantajlar gıda bankacılığını proje için elverişli olmasını sağlamaktadır.